index

5 Aralık 2022 Pazartesi

Kim bilir? - A.L.Milner-Brown

 


KİM BİLİR?  – A.L. Milner-Brown


Kim bilir, altın topraklarla

Böylesine cömertçe gönendirilmiş

Ve palmiyelerle bezenmiş

Uzak yakın bütün büyük ulusların imrendiği

Bu Afrika bir gün dünyaya art niyetsiz

Barış ve dinginlik için önderlik edebilir-

Kim bilir? Kim bilir?

Ve Tanrının zamanı yetkinliğe erdiğinde

Ve ayrı renklerin soyların sınıfların insanları

Onu önder edindiklerinde

Kin ve kötülük geçmişe gömüldüğünde

Barışın Prensi en sonunda Afrikada

Yuvasını kurabilir

Kim bilir? Kim bilir?


Çeviri : Özcan Özbilge


Gökkuşağının bittiği yerde - Richard Rive



GÖKKUŞAĞININ BİTTİĞİ YERDE – Richard Rive (d. 1931) 

Gökkuşağının bittiği yerde 
Bir ülke olacak kardeşim, 
Ve orada dünya bütün şarkılarını söyleyebilecek. 
Biz de birlikte söyleyeceğiz kardeşim, sen ve ben 
Hem de senin beyaz olmana 
Benimse olmamama karşın. 
Biraz buruk bir şarkı olacak kardeşim 
Çünkü ikimiz de besteyi bilmiyoruz, 
Zor bir beste olacak kuşkusuz. 
Ama sen ve ben öğrenebiliriz kardeşim. 
Ne siyah ne de beyaz şarkı var aslında 
Yalnızca müzik var kardeşim. 
Ve işte bu o müzik, bizim de birlikte söyleyeceğimiz 
Gökkuşağının bittiği yerde. 

Çeviri : Özcan Özbilge


Ben Renkliyim - Peter Abrahams

 

BEN RENKLİYİM – Peter Abrahams (d. 1919)


Liza Teyze

(Evet?)

Ben neyim?

(Ne demek sen nesin?)

Irmakta bir çocuğa rastladım

Dedi ki o bir Zuluymuş.

Teyzem güldü.

(Sen Renklisin,

üç çeşit insan vardır;

Beyazlar, Renkliler

ve Siyahlar

Beyaz insanlar en önce gelirler

sonra da Renkliler

en sonra da Siyahlar gelir.)

Neden?

(Çünkü bu böyledir.)

Ertesi gün Joseph’i gördüğümde

Göğsümü döverek

Ben Renkliyim dedim.

O da ellerini çırptı ve güldü.

Joseph ve ben o yaz

uzun öğleden sonralarının

çoğunu birlikte geçirdik.

Ben ondan biraz Zulu öğrendim,

o da benden biraz Afrikaans öğrendi.

Dopdolu geçiyordu günlerimiz.

En başta ırmak vardı araştırmak için.

Sonra benim yüzme derslerim vardı.

O yaz sopalarla kavga etmesini

söğüt dalları ve yapraklarından

yeşil şapka örmesini

ellerimle

kurbağa ve iribaş yakalamasını

ceylan kapanı kurmasını

ırmak kuşlarının sellerini yansılamasını

öğrendim.

Bizi ısıtan sıcak bir güneş,

ıslak bedenlerimizi kuruttuğumuz yeşil çimenler,

oynamak için killi çamur,

boğuşmak için ince kumumuz vardı.

Kocaman çekirgelerimiz vardı, yarıştığımız

Ağustos böcekleri vardı

gün kararınca sürülerle ortaya çıkan,

ve yüzlercesini yakaladığımız.

Gevrek kızarmış tuzlu böceklerin

o ayrıksı tadı vardı.

Söğütlerde hışırdayan rüzgârın sesi,

fırtına çıktığında duyduğumuz

gök gürültüsü vardı.

Kahkahalara boğulan iki çocuğun sesleri,

bizim seslerimiz vardı.

Joseph’in beyaz adamdan önce yaşamış

siyah kralları anlatan öyküleri vardı.

Evde sordum;

Liza Teyze

(Evet?)

Bizim de Renkli krallarımız var mıydı

beyaz adamdan önce?

(Hayır)

Peki, biz nereden geliyoruz?

Joseph ve annesi beyaz adamdan önceki

siyah kralların soyundan geliyorlar.

(Çok konuşuyorsun sen) dedi teyzem

gülerek ve saçlarımı okşayarak

(Git yıkan artık.)


Çeviri : Özcan Özbilge


Yoruldum Artık - Fenton Johnson

Yoruldum Artık -  Fenton Johnson


Ben yoruldum artık çalışmaktan,
yoruldum bir başkasının uygarlığını kurmaktan;
ben dinleneceğim.
Lissy Jane,
sevgilim;
Son Şans barına gideceğim,
koca bir galon ya da iki cin içecek,
bir oyun oynayacak
ya da iki zar atacağım;
ve gecenin kalanını da
Mike’ın fıçılarından birinde uyuyarak geçireceğim.
Sen de bırakacaksın;
eski gecekondumuz yıkılsın gitsin,
çürüsün beyazların çamaşırları da
ve Kalveri Baptis Kilisesi dipsiz kuyulara gömülsün.
Gündüzlerini benimle evli olduğunu unutarak
                                                              geçirecek,
ve geceleri
Mike'ın, Son Şans'ın arka salonunda
bayanlara sunduğu
sıcak cinin peşine düşeceksin.
Çocukları ırmağa at;
uygarlık bize o kadar çok şey verdi ki
ölmek yeğdir
büyüyüp de renkli olduğunu görmekten.
Sök yıldızları da göklerden.
Yıldızlar belirlermiş yazgılarımızı.
Yıldızlar sorumludur benim de yazgımdan.

Bıktım, usandım artık ben uygarlıktan.


Çeviri : Özcan Özbilge