Özcan Özbilge
Haden Haden
"Hiç bir iki insanın parmak izlerinin aynı olmaması gibi, hiç bir iki insan müziği aynı şekilde duymaz." Böyle söylüyor Charlie Haden, müzisyenler üstüne konuşulan bir sohbette. Lakin herkesi kapsayan bir ifade bu: hiç bir iki insan. İyi ama eğer öyleyse, yani herkes müziği bir başka şekilde duyuyorsa, aynı müziği dinlemenin alemi nedir?
Bana sorarsanız hiç bir alemi yoktur. Ben sadece müziği değil, başka başka müzikleri de ayrı şekillerde duyarım. Hiç bir duymam bir başka duymama benzemez.
Ben iki Haden duyarım: Biri Ornette Coleman'ın büyüttüğü, diğeriyse Ornette Coleman'ı büyütmüş Haden'lardır bunlar. Bu isimleri onlara rahatlıkla vermişimdir, çünkü bilirim ki onlar müzisyen Charlie Haden'a değil, benim o müzisyeni iki ayrı duyma şeklime tekabül etmektedirler. Ama onlar iki duymadan ibaret de olsalar, benim için neredeyse iki kişilik gibidirler. Hatta neredesi fazla, düpedüz iki ayrı kişiliktir onlar; iki ayrı zamanda, iki ayrı insana çalarlar.
İki Haden olmasının nedeni, Charlie Haden'ın müziğini iki başka duyan olmasıdır; benim öyle olmamdır.
İkinci Haden, Ornette Coleman'ı büyütmüş, olmaktan yorgun olduğum Haden'dır. Bir mümkün kılma sanatçısıdır o; taşı yontan değil ama onu gölgelendiren, sesi şekillendiren değil ama ona derinliğini veren ... Onsuz Ornette'in müziği, kaba saba ve küstah bir heykelden ibaret olurdu. Hayır, yanlış söyledim, olmazdı öyle Ornette, bir Haden büyütürdü kendine muhakkak ki kendini büyütsün - onsuz olmak Ornette olamamak olurdu; o imkanı atlamak, bir ömrü boylu boyunca atlamak, şişkin suretler dünyasında bir mahkumiyet olurdu.
Charlie Haden dinlerken güzel yazmak mümkündür. Ornette olmak da mümkündür. Haden olmaksa yorucu bir mucizedir.