index

1 Temmuz 1998 Çarşamba

Yok Yahoo! - Özcan Özbilge


Yok Yahoo! / Özcan Özbilge
Temmuz 1998 

Çok zamandır hesaplamaya çalışıyorum: Bir internet mevsimi kaç dünya yılına eşittir? Bir gözlem aralığı seçiyorum önce kendime, diyelim ki 1998'in ilk altı ayı. Sonra süreci izlemek üzere bağımsız değişkenlerimi belirliyorum; cebimde sağlam bir kuramsal çerçeve. Yöntemimin muhtemel yetersizliklerini araştırmayı da ihmal etmiyorum pek tabii. Bendeki de akıl işte, biraz eski anlayacağınız, çocukların kuram ve yöntem gibi şimdi modası geçmiş şeylerle büyüdükleri zamanlardan kalma bir şey. Bir işe yaramıyor ama. Gözlediğim şey, seçtiğim aralık sona ermeden buharlaşıyor; geriye kalansa bir hezeyanlar tortusundan başkaca bir şey değil. Her zaman tekrarladığım bir ifade vardı: Avrupalıların takvimiyle "budalalığın yüzyılını" kapatıyoruz. Şimdi söylemeye çok da gönüllü değilim ama, şeytan da dürtüyor işte: Biz galiba, değerli dostlarım, budalalığın yüzyılından lavukluğun onyılına geçmek üzereyiz.  Onyıl dedim, zira önümüzdeki yüzyıla en fazla o kadar ömür biçebiliyorum, dünya yılı cinsinden, evet öyle. 

Geçtiğimiz yıl bu aylarda internetin sivri zekaları "push" ile yatıp "push" ile kalkıyorlardı. Bilmeyenler bu "push" da ne ola ki diyecekler ya, şimdi artık esamesi okunmayan bir şeyi anlatmaya değer mi, bilemiyorum. Servetler yatırıldı, bilgisayar başında hamburgerli ömürler tüketildi, hisse senetleri kapışıldı, ağın iki büyük oyuncusu Microsoft ve Netscape geç farkettikleri bu oyunda geri kalmamak için araştırma-geliştirme kaynaklarından (hangi ölçekte bakarsanız bakın) muazzam hacimleri mevcut ürünlerine "push" uygulayımını katabilmek için ayırdılar. "Push" uygulayımı esasen basit ve tanıdık bir fikrin ürünüydü: bildiğimiz web sayfaları-ürünleri internetin bir noktasında (okuduğunuz bu makale gibi) askıya çıkarılmak yerine, doğrudan okur-tüketirin bilgisayarına gönderilecekti. Yalın ve tek bir web sayfasını bugün internette bir yerden bir yere göndermek e-postayla da mümkün, ancak dizgesel bir biçimde birbirleriyle ilintilendirilmiş çok sayıda karmaşık web sayfasını okurun bilgisayarında her sabah yeniden tesis etmenin yüklü bir maliyeti var. Bu maliyeti ne okur-tüketirler ne de reklamcılar ödemeye yanaşmayınca, "push" furyası hüsranla sona erdi. Sermayeler eridi, iflaslar edildi, saçlar başlar yolundu, işler kaybedildi. 1997'de yıldızı parlayan iki düzine yeni girişim ardarda kapandı; ayakta kalan iki işletmeyse faaliyet alanlarını değiştirmeye çalışmaktalar. O arada biz de "push" lafını Türkçeye çevirme zahmetinden kurtulmuş olduk. Şimdi bu lafı nasıl çevirirsiniz Allah aşkına: "it" deseniz bir türlü, "ittir" deseniz bir türlü. 

Bu yılın furyası da kopalı bir kaç ay oluyor: "portal". Yine servetler yatırılıyor, hisse senetleri uzaya fırlıyor, bir bardak internette fırtınalar kopuyor. Bana sorarsanız bu furyanın ömrü de bir dünya yılına sığar. Diyeceksiniz ki, "push furyasını takip ettin, ondan yola çıkarak böyle bir tahminde bulunuyorsun".  Yok yahoo! Sallıyorum sadece. Alem sallaya sallaya dünyayı yürütüyor, ben de bir makalede biraz sallayayım istedim işte. Neyse uzatmayayım, "portal" ne demek, ona geçiyorum. 

Efendim, webin bir metaforu derya denizdir ya ... siz de bu makaleyi okumak için, kimbilir dünyanın neresinden, o deryada "seyir" veya "sörf" ederek geldiniz. Bildiğimiz üzere, her seyrü seferin başladığı bir de liman vardır: tarayıcınızı açtığınızda karşınızda bulduğunuz veya bulmasanız da enginlere açılmak niyetiyle ilk tıkladığınız sayfa. İşte bu yılın fırtınası yola çıktığınız ve "portal site" ya da kısaca "portal" dedikleri o limanın mülkiyeti üstünde kopuyor. Bu sayfayı elde eden pazarlamacılar sadece gözünüze ilk kaçacak reklamın gelirini toplamakla kalmayacaklarını, nereye gideceğinizi de belirleyeceklerini düşünüyorlar. Yani öyle bir derya bekliyor ki sizleri orada, nereye gitseniz reklam tabelaları ve sanal dükkanlar ... ne heyecan, ne macera! Webin bir metaforunun da örümcek ağı olduğunu unutmamak gerekiyor. 

Pazarlamacılar, okur-tüketirlerin ezici bir çoğunluğunun, tarayıcılarını açtıklarında ne istediklerini tam olarak bilmedikleri veya ne istediklerini bilseler dahi istedikleri şeyi nerede bulacaklarına dair hiç bir fikirleri bulunmadığı gerçeğine güveniyorlar. Yine, faaliyetlerine bir kaç yıl önce "arama" hizmetleri vererek başlamış olan ve çeşitli yan hizmetlerle sunumlarını zenginleştirerek bugünkü "portal" savaşlarının başlıca oyuncularına dönüşen Yahoo!, Excite, Alta Vista, Lycos, Infoseek ve benzeri sitelerin tüketici kitlelerini yönlendirebildikleri ve kullanıcılarda davranış alışkanlıkları yaratabildikleri de ispatlandı. Ancak bana sorarsanız, bu umumi sitelerde oluşan yığılmanın asıl nedeni ağ sakinlerinin çoğunluğunu "öğrenme safhasındaki" kullanıcıların oluşturmasıdır. İnternet yılda en az bir kez katlanarak büyümesini sürdürdüğü müddetçe, - ki bugüne değin yılda bir kaç kez katlanarak büyüyebildiğini gösterdi - ağ nüfusunun çoğunluğunu her zaman "öğrenme safhasındaki" kullanıcılar oluşturuyor olacaktır.

Portal pazarlamacılarının yanılgısı, öyle görünüyor ki, umumi sitelerdeki yığılmayı internette harcama yapmaya hazır bir tüketici kitlesine işaret olarak okuyor ve bu sitelerin okur-tüketirlerde yaratmış oldukları davranış alışkanlıklarının bir çeşit "site bağlılığını" da içerdiğini varsayıyor olmalarıdır. Oysa ki bu alışkanlıkların taşınmaz olduklarını gösteren hiç bir belirti yok ortalıkta. Benim kendi çevremde izlediğim örnekler - ki bunların çoğu interneti özel veya mesleki etkinliklerinin yararlı bir gereci olarak değerlendiren ve günde en az bir kaç saat ağa bağlı kalan yetişkinler - seyir tecrübesi kazanan kullanıcının umumi amaçlı siteleri hızla terkederek belirli bir konuda veya üründe uzmanlaşmış sitelere, yani aslında ağda sunulan içeriğin asıl sahiplerine yöneldiğini gösteriyor. Ağda hakiki bir tüketici gibi davranan, diğer bir deyişle gördüğü reklamı bir seçim olanağı gibi değerlendirebilen veya doğrudan ağ üstünden harcama yapmayı benimsemiş kitlenin ağırlıklı olarak bu alışkın ve deneyimli kullanıcılardan oluştuğunu düşünebiliriz sanıyorum. Yine de yaşadığımız düzenin esastaki işleyişini akıldışı belirlediğinden, gerçekteki gidişatı görebilmek için, "portal"  savaşlarının önümüzdeki yıl boyunca kıran kırana yaşanmasını ve bitmesini beklemek gerekiyor. Meraklısı için fakat, izlenmeye değer ve eğlenceli bir tiyatronun gösterimde olacağını şimdiden söyleyebiliriz. 

Tarayıcısını bedava dağıtmaya zorlanarak önemli bir gelir kaynağını yitiren Netscape'in "portal" savaşlarına katılmasıyla şenlenen piyasanın şu sıralardaki yıldızı Yahoo! Geçtiğimiz Haziran ayında günde ortalama 115 milyon sayfa teslimi (page delivery) gerçekleştirdiğini iddia eden ve üç yıllık faaliyetinin ardından ilk kez bu yıl cılız bir karlılık sergileyebilen bu işletmenin hisse senetleri, yaşlı kapitalistlere "ne oluyoruz?" dedirtecek şekilde tavanları deliyor. İnternet, internet olduğundan bu yana çok palavra gördü ama, bana sorarsanız, Yahoo! internetin palavra tarihinde yeni bir çığırdır. İlk açıldığında işime yaramış olduğunu hatırlıyorum - çok zaman oluyor ki uğramıyordum, zira Yahoo'nun ekranıma döktüğü yarısı çoktan geçersizleşmiş diğer yarısıysa işe yaramaz yanıltmalardan oluşan bağlantılara ihtiyacım olmuyordu. Bu yazıyı yazmaya niyetlendiğimde gidip şöyle bir gezindim, izlenimlerin eskimiş olabilir düşüncesiyle. Gerekli bir vakit kaybı oldu benim için. Eğer internette seyrederken illa da umumi bir arama sitesi kullanacaksanız ama - benim tavsiyelerim WebCrawler ve Northern Light

Dostlukla
Özcan Özbilge


Kaynak : Araf Dergisi Temmuz 1998